Ve bu hiçbir şeyden o kadar eminiz ki. Sanki doğruymuş gibi davranacak kadar buna inanıyoruz. Bu kadar emin olduğumuzda buna bilgi diyoruz. Gerçekler. Hayatımızı bunun üzerine bahse koyarız.
(And that's as sure as we ever are of anything. We believe it enough to act as though it's true. When we'r'e that sure, we call it knowledge. Facts. We bet our lives on it.)
"Ölülerin Konuşmacısı"nda Orson Scott Card bilgi ve inanç kavramlarını araştırıyor. Alıntı, bildiklerimize dair kesinliğimizin çoğunlukla bizi harekete geçmeye yönlendiren derin bir inanca dayandığını vurguluyor. Bu inanç duygusu, bilgiyi, hayatlarımızı şekillendiren yerleşik gerçeklere benzer şekilde güvenebileceğimiz bir şey olarak tanımlamamıza olanak tanır. İnsanın inançlara göre hareket etme eğiliminin altını çiziyor ve gerçek olarak kabul ettiğimiz şeyin kararlarımızda ve etkileşimlerimizde çok önemli bir rol oynadığını öne sürüyor.
Alıntıda sunulan fikir, bilgi olarak kabul ettiğimiz şeye olan içsel bağlılığımızı yansıtıyor. İnanç ve eylem arasındaki ilişkiyi vurguluyor ve belirli bir güvence düzeyine ulaştığımızda, sanki inançlarımız inkar edilemez gerçeklermiş gibi dünyayla etkileşime girdiğimizi öne sürüyor. Bu kavram, insan deneyimi ve anlama arayışımızla örtüşür ve inançlarımızın varlığımız ve başkalarıyla ilişkilerimiz için temel olduğu fikrini güçlendirir.