Sonunda çocukların dinozorları sevdiklerine karar verdi çünkü bu dev yaratıklar yaklaşan otoritenin kontrol edilemez gücünü kişileştirdi. Onlar sembolik ebeveynlerdi.
(He finally decided that children liked dinosaurs because these giant creatures personified the uncontrollable force of looming authority. They were symbolic parents.)
"Jurassic Park" da Michael Crichton, bu büyük yaratıkların ezici otoriteyi temsil ettiğini öne sürerek çocukların dinozorlarla olan hayranlığını araştırıyor. Fikir, dinozorların çocukların ebeveynlerini ve hayatlarındaki diğer otorite figürlerini algılama şeklini yansıtan bir güç ve egemenlik duygusu somutlaştırmasıdır. Bu perspektif, çocuklar ve bu tarih öncesi devler arasındaki derin psikolojik bağlantıya ışık tutar. Dinozorlar, güç ve kontrol sembolü olarak, çocukların koruma ve disiplin anlayışıyla rezonansa girerek onları hayal güçlerinde güçlü figürler haline getirir.
"Jurassic Park" da Michael Crichton, bu büyük yaratıkların ezici otoriteyi temsil ettiğini öne sürerek çocukların dinozorlarla olan hayranlığını araştırıyor. Fikir, dinozorların çocukların ebeveynlerini ve hayatlarındaki diğer otorite figürlerini algılama şeklini yansıtan bir güç ve egemenlik duygusu somutlaştırmasıdır.
Bu perspektif, çocuklar ve bu tarih öncesi devler arasındaki derin psikolojik bağlantıya ışık tutar. Dinozorlar, güç ve kontrol sembolü olarak, çocukların koruma ve disiplin anlayışıyla rezonansa girerek onları hayal güçlerinde güçlü figürler haline getirir.