İnsanlar nasıl bu kadar mantıksız? Diye sordu ama biliyordu. Kartışmanların bile yasalarına tabi olarak yaratılışın içine yerleştirilmek istemleri yoktu. Tanrı'nın masasının başından onu yönetmek istediler.
(How are people so irrational? he asked, but he knew. Even the abolitionists had no wish to be placed inside creation, subject to its laws. They wished to rule over it from the head of God's table.)
Konuşmacı insan mantıksızlığını yansıtıyor ve neden var olduğu hakkında daha derin bir anlayış kabul ediyor. Asil niyetleri olan, kölelikçiler gibi, genellikle gerçeklik ve doğanın kısıtlamalarıyla mücadele ettiğini kabul eder. Onların arzusu, herhangi bir yaratılış yasasıyla sınırlı olmak değil, sanki nihai otorite konumundaymış gibi kontrol etmektir.
Bu perspektif, insan doğasında temel bir çatışmayı vurgular: yaşamın getirdiği doğal sınırlamalarla boğuşurken dünyaya hakimiyet arzusu. Bu kısıtlamaları aşma özlemi, bireylerin iradelerine bükülmeye çalıştıkları için, genellikle varlığı düzenleyen karmaşıklıkları ve kuralları göz ardı ettikleri için bireyleri mantıksız hareket etmeye yönlendirebilir.