İş dünyasında, insanlar kazanmak için müzakere ediyorlar. İstediklerini elde etmek için müzakere ediyorlar. Belki buna çok alışkınsın. Aşk farklıdır. Aşk, başkasının durumundan endişe duyduğunuz zamandır.
(In business, people negotiate to win. They negotiate to get what they want. Maybe you're too used to that. Love is different. Love is when you are as concerned about someone else's situation as you are about your own.)
İş dünyasında, müzakereler genellikle birincil hedefin kendisi için en iyi sonucu güvence altına almak olduğu rekabet etrafında döner. Bu zihniyet alışkanlık haline gelebilir, bu da bireysel arzulara başkalarının ihtiyaçları üzerinde öncelik vermeyi kolaylaştırır. Böyle bir yaklaşım, gerçek bağlantının gerekli olduğu kişisel ilişkilerde yanlış anlamalara yol açabilir.
Aksine, Love diğer kişi için bir empati ve endişe zihniyetini teşvik eder. Mitch Albom tarafından "Salı günleri Morrie ile" dile getirildiği gibi, aşk, bir başkasının refahına eşit yatırım yapmak anlamına gelir. Bu perspektif, gerçek sevginin, işlemsel etkileşimler ve anlamlı duygusal bağlar arasındaki farkı vurgulayarak karşılıklı bakım ve anlayış içerdiğini vurgulamaktadır.