Telefon için en eski kıvılcımın Alexander Bell hala gençlerinde olduğu söyleniyor. Açık bir piyanonun yakınında belirli bir not söylese, bu notun ipinin sanki ona şarkı söylüyormuş gibi titreyeceğini nasıl fark etti. Bir A dedi; A ip salladı. Sesleri bir telden bağlama fikri doğdu. Ama bu yeni bir fikir değildi. Biz çağırırız; Cevap verildik. İnancın başlangıcından itibaren öyle oldu ve şu an devam ediyor
(It is said that the earliest spark for the telephone came when Alexander Bell was still in his teens. He noticed how, if he sang a certain note near an open piano, the string of that note would vibrate, as if singing back to him. He sang an A; the A string shook. The idea of connecting voices through a wire was born. But it was not a new idea. We call out; we are answered. It has been that way from the beginning of belief, and it continues to this very moment)
Telefon kavramı, ses titreşimlerinin olgusunu gözlemlediği Alexander Bell'in genç yıllarında ortaya çıktı. Açık bir piyanonun yakınında bir not söylerken, karşılık gelen ipin yankılanacağını ve sesini etkili bir şekilde yineleyeceğini buldu. Bu deneyim, ses yoluyla iletişim kavramı eski zamanlardan beri var olmasına rağmen, sesleri teller yoluyla iletme konusundaki hayal gücünü tetikledi.
Bu fikir, zamanı aşan derin bir insan bağlantısını yansıtır ve iletişimin varlığımızın doğasında olduğunu düşündürür. Mitch Albom'un "Cennetten İlk Telefon Görüşmesi" kitabında belirttiği gibi, bir yanıt almanın ve bir yanıt almanın özü, bugün gelişmeye devam eden inanç ve insan etkileşiminin temel bir yönüdür.