Bana karşı kolay değildi, beni yanlış anlamayın. Bana tokat attı. Beni azarladı. Beni cezalandırdı. Ama o beni sevdi. Gerçekten yaptı. Salıncaktan düşmemi severdi. Çamurlu ayakkabılarla yere basmamı severdi. Beni kusmuk, sümük ve kanlı dizlere rağmen sevdi. En kötü ve en iyi halimle gelip gitmemi sevdi. Bana karşı dipsiz bir sevgi kuyusu vardı.
(She wasn't easy on me, don't get me wrong. She smacked me. She scolded me. She punished me. But she loved me. She really did. She loved me falling off a swing set. She loved me stepping on her floors with muddy shoes. She loved me through vomit and snot and bloody knees. She loved me coming and going, at my worst and at my best. She had a bottomless well of love for me.)
Alıntı, sert aşkla karakterize edilen karmaşık bir ilişkiyi yansıtıyor. Konuşmacı, annelerinin katı olduğunu, onları disipline ettiğini ve davranışlarını düzeltmekten çekinmediğini kabul ediyor. Ancak bu katılığın kökleri daha derin bir sevgiden kaynaklanıyordu ve ebeveyn sevgisinin çok yönlü doğasını ortaya koyuyordu. Aşkın her zaman nazik olmadığı fikrini vurguluyor; bazen o anda sert gelebilecek sınırlamalar ve düzeltmelerle birlikte gelir.
Disiplin tedbirlerine rağmen annenin sevgisi sarsılmaz ve koşulsuzdu. İster sevinç ister mücadele anları olsun, çeşitli yaşam deneyimleriyle konuşmacıya değer verdi. Bu tasvir, bir annenin çocuğunu her koşulda sevme konusundaki sınırsız kapasitesini sergiliyor ve gerçek sevginin hem şefkati hem de katılığı kapsadığını ve sonuçta çocuğun iyiliğini hedeflediğini gösteriyor.