Fizikten kurguya kadar her şeyde kabul ettiğimiz düz doğrusallık, basitçe mevcut değildir. Doğrusallık, dünyayı izlemenin yapay bir yoludur. Gerçek hayat, bir kolyeye dayanan boncuklar gibi birbiri ardına meydana gelen bir dizi birbirine bağlı olay değildir. Hayat aslında bir etkinliğin tamamen öngörülemeyen, hatta yıkıcı bir şekilde takip edenleri değiştirebileceği bir dizi karşılaşmadır. Bu evrenimizin yapısı hakkında derin bir gerçek. Ancak, bir nedenden dolayı, sanki doğru değilmiş gibi davranmakta ısrar ediyoruz.
(Straight linearity, which we have come to take for granted in everything from physics to fiction, simply does not exist. Linearity is an artificial way of viewing the world. Real life isn't a series of interconnected events occurring one after another like beads strung on a necklace. Life is actually a series of encounters in which one event may change those that follow in a wholly unpredictable, even devastating way. That's a deep truth about the structure of our universe. But, for some reason, we insist behaving as if it were not true.)
Düz doğrusallık kavramının genellikle fizik ve hikaye anlatımı gibi çeşitli alanları etkileyen gerçekliğin temel bir yönü olduğu varsayılır. Bununla birlikte, bu görüş yapay olarak inşa edilmiştir ve gerçek hayatın karmaşıklığını yansıtmaz. Olayları basit bir dizi olarak görmek yerine, yaşam daha doğru bir şekilde bir olayın sonraki olayların seyrini öngörülemez bir şekilde değiştirebileceği bir dizi karşılaşma olarak tanımlanır.
Bu anlayış, evrenin yapısı hakkında derin bir gerçeği ortaya koyuyor. Yaşamın kaotik doğasına rağmen, olayların öngörülemezliğine ve birbirine bağlılığını göz ardı eden doğrusal ilerlemeye inanma eğilimindeyiz. Bu zihniyet, Michael Crichton'un "Jurassic Park" da önerdiği gibi, deneyimlerimizi tanımlayan karmaşık etkileşim ağını tanıma ihtiyacını vurgulayarak önemli sonuçlara yol açabilir.