Kemikler serttir ve kendi başlarına ölü ve taş gibi görünürler, ancak iskelete kök salarak ve iskelete doğru çekilerek vücudun geri kalanı yaşamın tüm hareketlerini gerçekleştirir.
(The bones are hard and by themselves seem dead and stony, but by rooting into and pulling against the skeleton, the rest of the body carries out all the motions of life.)
Orson Scott Card'ın "Ölülerin Konuşmacısı" adlı eserinden yapılan alıntı, insan bedeni ve onun yaşamla bağlantısı hakkında bir metafor sunuyor. Kemiklerin görünüşte cansız ve sert olduğunu, ancak vücudun hareketini ve işlevini desteklemede çok önemli bir rol oynadığını belirtiyor. Bu görüntü, kemiklerin dinamik eylemleri mümkün kılan bir çerçeve sağlaması nedeniyle, boyun eğmez veya hareketsiz gibi görünen şeylerin bile yaşam için gerekli olduğunu öne sürüyor.
Bu perspektif, yapı ve canlılık arasındaki etkileşim üzerine düşünmeye davet ediyor. İskelet ölü ve taş gibi görünse de, yaşamın ifade edilmesi vücudun canlı bileşenleriyle bütünleşmesi yoluyla gerçekleşir. Dolayısıyla alıntı, görünüşte hareketsiz olsa da varoluşumuzun temelinin, yaşamdaki hareketlerin ve deneyimlerin tezahürü için vazgeçilmez olduğunun altını çiziyor.