Morrie, "Bu ülkede ne istediğimiz ile neye ihtiyacımız olduğu konusunda büyük bir kafa karışıklığı var" dedi. "Yemeğe ihtiyacın var, çikolatalı dondurma istiyorsun. Kendinize karşı dürüst olmalısınız. En yeni spor arabaya, en büyük eve ihtiyacınız yok. Gerçek şu ki, bu şeylerden tatmin olmuyorsunuz. Seni gerçekten tatmin eden şey ne biliyor musun?... Vermen gerekeni başkalarına teklif etmek... Parayı kastetmiyorum, Mitch. Zamanını kastediyorum. Senin endişen. Hikaye anlatımınız. O kadar da zor değil.
(There's a big confusion in this country over what we want versus what we need," Morrie said. "You need food, you want a chocolate sundae. You have to be honest with yourself. You don't need the latest sports car, you don't need the biggest house. The truth is, you don't get satisfaction from those things. You know what really gives you satisfaction?...Offering others what you have to give...I don't mean money, Mitch. I mean your time. Your concern. Your storytelling. It's not so hard.)
Morrie, lüks eşyalar veya hoşgörüler arzu ederken, gerçek ihtiyaçlarımızın çok daha temel ve hayatta kalmaya odaklandığını vurgulayarak istek ve ihtiyaçlar arasındaki ayrımı vurgular. Bir spor otomobil veya abartılı bir ev gibi isteklerimizi sık sık mutluluk için ihtiyaç duyduğumuz şeyle karıştırdığımıza dikkat çekiyor. Bu karışıklık, maddi mülklerde sürekli memnuniyet arayışına yol açar.
Morrie'ye göre, gerçek tatmin, servet veya statü biriktirmek yerine başkalarına verme eyleminden gelir. Zamanınızı, dikkatinizi ve başkalarına gerçek endişenizi sunmanın gerçek sevinç ve memnuniyet getirdiğini öne sürüyor. Bu, yüzeysel arzuların peşinde koşmak yerine hikaye anlatımı ve bağlantı yoluyla paylaşmakla ilgilidir, bu anlamlı ilişkilerin ve başkalarına katkıların sonuçta daha memnun bir yaşama yol açtığını göstermektedir.