Gustave Flaubert’in romanı "Madam Bovary", sıradan eyalet hayatından hoşnutsuz bir kadın olan Emma Bovary'nin hikayesini anlatıyor. Romantizm ve heyecan için özlem olan Emma, sonuçta onun çöküşüne yol açan abartılı bir yaşam tarzı peşinde. İdeal sevgi ve zenginlik vizyonları, romantik yanılsamaların tehlikelerini vurgulayarak varlığının gerçekleriyle açıkça zıttır.
Emma'nın tutku arayışı onu önce Rodolphe ile ve daha sonra Léon ile zina ilişkilerine götürür. Her iki iş de başlangıçta ona arzuladığı heyecanı getiriyor, ancak sonunda hissini eskisinden daha boş bırakıyor. Flaubert, bireylerin toplumsal normlara karşı mücadelelerini yansıtan arzu, memnuniyetsizlik ve toplumun kısıtlamalarını karmaşık bir şekilde araştırıyor.
Borçları arttıkça Emma’nın hayatı kontrolden çıkıyor. Flaubert trajik kökenini ustaca gösterir, trajik ucunda doruğa ulaşır. "Madam Bovary", insan duygularının karmaşıklıkları ve mutluluk arayışı hakkında derin bir yorum olmaya devam ediyor ve hayaller ve gerçeklik arasındaki keskin zıtlıkları vurguluyor.