David Mitchell'in "Ghostwriting" adlı eserinden yapılan alıntıda anlatıcı, birinin ensesinde nefes aldığını hissettiğinde rahatsız edici bir an yaşıyor. Bu his bir endişe hissini tetikler ve onları etrafa bakmaya sevk eder, ancak orada kimseyi bulamazlar. Mevcut olan tek şey, karanlığa doğru hızla ilerleyen bir trenin sesi, sahnenin ürkütücü atmosferini güçlendiriyor.
Bu an, paranoya ve izolasyon duygularını yakalıyor, zihnin oyunlar oynadığı ve algının şüphe yarattığı unutulmaz bir deneyimi çağrıştırıyor. Trenin karanlığa doğru hareketi, bilinmeyene doğru bir yolculuğu simgeliyor ve Mitchell'in çalışmalarında bulunan gizem ve varoluşsal yansıma temalarını güçlendiriyor.