Benim hakkımda tüm gerçeklik şimdi tırtıllarda gibi görünüyordu, parçacıklarının iç savaşına indiriliyor ve indirgenmiş gibi görünüyordu. Gerçekten çok, çok sıkı tuttum. Çünkü bu duyguya ek olarak, bu parçalanma, öfke vardı. Bir şeyi kırmak istedim.
(All reality about me now appeared to be in tatters, taken down and reduced to the civil war of its particles. I held on very, very tight indeed. Because in addition to that feeling, that disintegration, there was rage. I wanted to break something.)
Kahraman, hayatında derin bir kargaşa duygusu yaşar, bir zamanlar anladığı her şey onun etrafında parçalanmış gibi hisseder. Bu ezici parçalanma hissi, kaosun ortasında gerçeklik üzerindeki tutuşunu korumak için mücadele ederken onu savunmasız ve çaresiz hissettiriyor.
Bu kargaşanın yanı sıra, yoğun öfke ve yıkım arzusu ile de boğuluyor. İç parçalanmasının ve öfkesinin kesişimi, onu mevcut varoluş durumunu tanımlayan duygusal kargaşa ve çatışmayı vurgulayarak bir çıkış aramaya zorlar.