Ancak bunu düşünürken "sadece yaşamanın" gerçekte ne olabileceğini hayal edemiyordu. Bunu hayatında hiç yapmamıştı. Ama yine de bunu yapmak istiyordu.
(As he thought of it, though, he could not imagine what "just living" might actually be. He had never done it in his life. But he wanted to do it anyway.)
Karakter, hiçbir zaman gerçekten deneyimlemediği için kavramakta zorlandığı bir kavram olan "sadece yaşamak" kavramını yansıtıyor. Bu belirsizliğe rağmen, o güne kadar hayatını şekillendiren baskılardan ve beklentilerden arınmış olarak bu varoluş fikrini benimsemek için güçlü bir istek duyuyor.
Bu özlem evrensel bir mücadeleyi öne çıkarıyor: yükümlülük ve sorumlulukların ötesinde anlamlı bir yaşam arayışı. Önceki deneyimlerinin sonuçlarından farklı, daha gerçek bir şeye duyulan derin özlemi temsil ederek, tatmin ve özgünlüğü bulmanın karmaşıklığının altını çiziyor.
