Çünkü artık kızgın değildim. Bir parçam benim hakkımda konuştuğunu umursamıyordu çünkü onun hakkındaydım. Bu insan doğasıydı-aksi takdirde bir şeyler anlamanız gerekiyor muydu? Bazen bir sondaj tahtasına ihtiyacınız vardı ve eğer ses çıkarmanız gereken şey bir kişiyse…
(Because I wasn't even angry anymore. A part of me didn't even care that he'd been talking about me because I had been about him. That was human nature-how else were you supposed to figure stuff out? Sometimes you needed a sounding board, and if the thing you needed to sound off on was a person…)
Anlatıcı, bir başkası tarafından tartışılmaktan öfkeli olmaktan ziyade kayıtsız hissetmek için bir gerçekleşme anını yansıtır. Bu, odak noktasının başkalarının eylemlerinden kişinin kendi düşüncesine ve duygularına kaydırıldığı bir duygusal olgunluk seviyesini gösterir. Kendi deneyimlerinizle daha fazla ilgilenmeye karşı başkalarının sizin hakkında söylediklerini önemsemenin iç çatışması burada vurgulanıyor.
İnsan doğası genellikle perspektif kazanmak için birbirleriyle ilgili düşünceleri paylaşmayı içerir ve anlatıcı bunu ilişkileri anlamanın gerekli bir parçası olarak kabul eder. Bu pasaj, iletişimin önemini ve kişisel gelişim ve kendini keşfetmede oynadığı rolü vurgular, bu da başkalarına yansıtmanın bazen kendisi hakkında daha fazla anlayışa yol açabileceğini düşündürür.