Ama burada iddia ettiğim şey, televizyonun eğlenceli değil, eğlencenin kendisini tüm deneyimlerin temsili için doğal bir format haline getirdiği. Televizyon setimiz bizi dünyayla sürekli bir iletişim içinde tutuyor, ancak gülümseyerek karşılanamayan bir yüzle bunu yapıyor. Sorun, televizyonun bize eğlenceli bir konu sunması değil, tüm konunun eğlenceli olarak sunulması, bu da tamamen başka bir sorun. İle
(But what I am claiming here is not that television is entertaining but that it has made entertainment itself the natural format for the representation of all experience. Our television set keeps us in constant communion with the world, but it does so with a face whose smiling countenance is unalterable. The problem is not that television presents us with entertaining subject matter but that all subject matter is presented as entertaining, which is another issue altogether. To)
Neil Postman, televizyonun sadece medyayı tüketme şeklimizi değil, aynı zamanda gerçeklik algımızı temelden değiştirdiğini savunuyor. Eğlencenin, tüm deneyimlerin filtrelendiği birincil lens haline geldiğini vurgular. Bu, ciddi konuların genellikle anlamlı katılım konusunda eğilime öncelik veren bir formatta önemsizleştirildiği veya sunulduğu anlamına gelir. Derin içgörüler sunmak yerine, televizyon koşulları izleyicileri her şeyin eğlenceli olmasını beklemek için, böylece kamu söyleminin derinliğini azaltıyor.
Postman, televizyonun sunumunun tutarlı, değişmeyen doğasını vurgular, bu da dünya ile yanlış bir bağlantı duygusu yaratır. Bu eğlence odaklı modelin, komedi veya doğrusal bir anlatıya uyacak şekilde onları yeniden şekillendirdiği için önemli konular hakkındaki anlayışımızı etkilediğini öne sürüyor. Zorluk sadece eğlenmek değil; Bunun yerine, önemli meselelerin bile eğlenceli bir cepheden belirsiz hale getirildiği ve sonuçta toplumun eleştirel tartışmalara girme yeteneğini etkilediğinin farkına varıyor.