Ender bundan hiç kimseye, hatta Anne'ye bile bahsetmemişti, ama bunu kutsallığın bir anısı olarak, annesinin, kendisinin bile göremediğini veya duyamadığını düşündüğü halde onu ne kadar sevdiğini düşünerek saklamıştı. Alai'nin ona verdiği şey buydu: O kadar kutsal bir hediye ki Ender'in bile bunun ne anlama geldiğini anlamasına izin verilemezdi.
(Ender had never spoken of that to anyone, not even to Mother, but had kept it as a memory of holiness, of how his mother loved him when she thought that no one, not even he, could see or hear. That was what Alai had given him: a gift so sacred that even Ender could not be allowed to understand what it meant.)
"Ender'in Oyunu"nda Ender karakteri, annesinin sessiz aşkına dair derin bir anıyı yaşatıyor ve bunu kutsal bir an olarak kendine saklıyor. Bu deneyim onun için önemli çünkü annesinin sevgisinin derinliğini ortaya çıkarıyor ve neredeyse kutsal hissettiren bir bağı yansıtıyor. Ender, anlayışını aşan eşsiz bir anlam taşıyan bu hafızanın gücünün farkındadır.
Anı, Alai'den gelen bir hediyeyi simgeliyor ve insani bağların ağırlığına ve insanları birbirine bağlayan söylenmemiş bağlara işaret ediyor. Bazı deneyimlerin tarif edilemeyecek kadar saf ve samimi olduğunu, zor zamanlarda sevgi ve nezaketin derin bir hatırlatıcısı olarak hizmet ettiğini vurguluyor. Ender'in düşünceleri, bu anların onun kimliğini ve duygularını şekillendirmedeki etkisini vurguluyor.