Aldığım her şey beni çekiyor gibi görünüyor. Günlük hayatımda yaptığım her şey, ıslak maçlar gibi hissetmeye başlıyor. Seyahat etme ihtiyacı gizemli bir güçtür. 'Gitme' arzusu, evde 'kalma' yoğun bir arzuyla eşit olarak geçiyor. Eşit ve zıt bir termodinamik prensip. Seyahat ettiğimde evi ve bunun ne anlama geldiğini düşünüyorum. Evde geceleri eski Avrupa'nın gri ışığında tren yakalamayı veya Floransa'nın uyanmasını görmek için açık panjurları zorlamayı hayal ediyorum. Denge, havaalanı yönünde biraz ipucu veriyor.
(Everything I pick up seems to lure me away. Everything I do in my daily life begins to feel like striking wet matches. The need to travel is a mysterious force. A desire to 'go' runs through me equally with an intense desire to 'stay' at home. An equal and opposite thermodynamic principle. When I travel, I think of home and what it means. At home I'm dreaming of catching trains at night in the gray light of Old Europe, or pushing open shutters to see Florence awaken. The balance just slightly tips in the direction of the airport.)
Yazar, seyahat dürtüsü ile evin rahatlığı arasında çelişkili bir arzuyu tartışıyor. Bunu, hayatının çeşitli yönlerinin onu rahatsız ettiği ve günlük aktiviteleri "çarpıcı ıslak maçlara" benzettiği bir çekme olarak tanımlıyor. Dünyayı keşfetme özlemi, evine nostaljik bir bağlılık ile eşleşiyor ve içsel bir mücadele yaratıyor.
Seyahat ettiğinde, düşünceleri ev kavramına dayanıyor, genellikle Eski Avrupa veya Floransa gibi yerlerde sakin anlar öngörüyor. Yine de, her deneyim onu havaalanına doğru sürükler, macera cazibesinin genellikle istikrar özleminden ağır bastığını, hem seyahat hem de ev tutkusunun karmaşıklığını vurguladığını öne sürüyor.