Yüz çikolata serpintileriyle kaplı ve yanındaki küçük çocuğa o kadar sert gülüyordun ki boğulacağını düşündüm. Seni birkaç yıl sonra gördüğümü sanıyordum ama bu sefer kıvırcık oldun

(face covered in chocolate sprinkles and you were laughing so hard at the little boy beside you that I thought you were going to choke. I thought I saw you a few years later, but this time you were a curly)

by {Emma Heatherington}
(0 Yorumlar)

Emma Heatherington'ın "Lucy Harte Mirası" hem kahkahaları hem de gözyaşlarını uyandıran dokunaklı bir hikaye. Yaşamın tatlılığını ve gençliğin kaygısız ruhunu vurgulayan çikolata sprinkülleriyle kaplı bir çocuğun canlı bir anısı ile gösterilen sevinç ve masumiyet anlarını yakalar. Bu görüntüler, kahkaha ve bağlantı ile dolu daha basit zamanların bir hatırlatıcısı olarak hizmet eder.

Roman, kahramanın geçmişteki karşılaşmalarını yansıttığı için sevgi, kayıp ve anıların etkisini araştırıyor. Yıllar sonra geçici bir karşılaşma nostalji ve süreklilik unsurlarını sunar ve geçmişin bugünümüzü nasıl şekillendirdiğini vurgular. Heatherington, duygusal olarak yankılanan ve onu hem yürekten hem de ilişkilendirilebilir bir okuma haline getiren bir anlatıyı ustaca örter.

Rate the Quote

Yorum ve İnceleme Ekle

Kullanıcı Yorumları

{0} yoruma göre
Yıldız
0
Yıldız
0
Yıldız
0
Yıldız
0
Yıldız
0
Yorum ve İnceleme Ekle
E-postanızı asla başkalarıyla paylaşmayacağız.
Daha Fazlasını Gör »

Other quotes in The Legacy of Lucy Harte: A poignant, life-affirming novel that will make you laugh and cry

Daha Fazlasını Gör »

Other quotes in book quote

Daha Fazlasını Gör »

Popular quotes

Küçük kasabalar metronom gibidir; En ufak bir hareketle, vuruş değişir.
by {Mitch Albom}
Bakın, eğer bilimin eninde sonunda Tanrı'nın olmadığını kanıtlayacağını söylüyorsanız, bu konuda farklı olmalıyım. Ne kadar küçük bir kurbağa yavrusuna, bir atoma kadar götürseler de, arayışın sonunda her zaman açıklayamadıkları bir şey, her şeyi yaratan bir şey vardır. Ve diğer tarafa ne kadar gitmeye çalışırlarsa çalışsınlar - yaşamı uzatmak, genlerle oynamak, şunu klonlamak, şunu klonlamak, yüz elliye kadar yaşamak - bir noktada hayat biter. Peki sonra ne olur? Hayat ne zaman sona erer? Omuz silktim. Anlıyorsun? Arkasına yaslandı. Gülümsedi. Sona geldiğinizde, Tanrı'nın başladığı yer burasıdır.
by {Mitch Albom}
Benim yerime senin ölmen gerektiğini söylüyorsun. Ama dünyada bulunduğum süre boyunca benim yerime de insanlar öldü. Bu her gün oluyor. Siz gittikten bir dakika sonra yıldırım düştüğünde veya içinde olabileceğiniz bir uçak düştüğünde. Meslektaşınız hastalandığında ve siz hastalanmadığınızda. Biz bu tür şeylerin rastgele olduğunu düşünüyoruz. Ama her şeyin bir dengesi var. Biri solar, diğeri büyür. Doğum ve ölüm bir bütünün parçalarıdır.
by {Mitch Albom}
Rahibe dedi ki, dili affedebilirim. Annene müstehcen bir jest yapmanı affedebileceğimden emin değilim. Holland, "Onu tanıyor olmalısın," dedi. Eğer onu tanısaydın sen de ona parmağını verirdin.
by {John Sandford}
Yalan söylemek var," diyor annem, talimatları yazdığı zarfı çantasından çıkarırken, "ki bu yanlış, bir de doğru izlenimi yaratmak var ki bu da gerekli.
by {David Mitchell}
Ancak mürekkep fırçasının bir mahkumun zihninin iskelet anahtarı olduğunu düşünüyor.
by {David Mitchell}
Sınırlı insanların elindeki sınırsız güç her zaman zulme yol açar.
by {David Mitchell}
Öldüğünde huzur duymalısın mı? '' Barışın var, 'dedi yaşlı kadın,' Kendinle yaptığınızda.
by {Mitch Albom}
Hayatım sınırsız bir okyanusta bir damladan fazla değil. Ama okyanus çok sayıda damladan başka nedir ki?
by {David Mitchell}
'Depresyonda' olduğunu söylüyorsun ama benim gördüğüm tek şey dayanıklılık. Kendinizi berbat ve içten dışa doğru hissetmenize izin verilir. Bu kusurlu olduğunuz anlamına gelmez; sadece insan olduğunuz anlamına gelir.
by {David Mitchell}