Alacakaranlık için, bir şarkının yankısı gibiydi- uzun zaman önce bir şarkı. Neredeyse bazı kelimeleri hatırlayabiliyordu, ancak nereden geldiklerine dair hiçbir fikri yoktu. Bu şarkıyı sadece onun için söyleyen harika bir ses vardı. İpek gibi bir ses mi? Saten? Sıvı ay ışığı gibi, aktı, etrafında kıvrıldı ve onu parlayan bir sıcaklıkla yakaladı.

(For Twilight, it was like the echo of a song- a song from long ago. He could almost remember some of the words, but had no clue as to where they had come from. There had been a wonderful voice singing it, singing this song just for him. A voice like silk? Satin? Like liquid moonlight, it flowed, it curled around him and suffused him with a glowing warmth.)

by {Kathryn Lasky}
(0 Yorumlar)

Kathryn Lasky'nin "Rüzgar Nehri" nde, Alacakaranlık karakteri, geçmişinden zor bir şarkıya benzeyen derin bir nostalji anı yaşıyor. Tam şarkı sözlerini hatırlamak için mücadele etmesine rağmen, uyandırdığı duygu güçlü, değerli bir hafızayı anımsatıyor. Duygu hem büyüleyici hem de gizemli, deneyimleriyle daha derin bir bağlantı olduğunu gösteriyor.

Bu duyguya eşlik eden ses, o anın büyülü atmosferini geliştiren güzel, lirik terimlerle tanımlanır. Lüks kumaşlara ve eterik unsurlara benziyor, samimiyet ve sıcaklık duygusu yaratıyor. Bu canlı görüntüler sadece Twilight'ın özlemini vurgulamakla kalmaz, aynı zamanda okuyucuyu büyüleyici ses ve hafızanın özelliklerine daldırır.

Stats

Kategoriler
Votes
0
Page views
39
Güncelle
Ocak 23, 2025

Rate the Quote

Yorum ve İnceleme Ekle

Kullanıcı Yorumları

{0} yoruma göre
Yıldız
0
Yıldız
0
Yıldız
0
Yıldız
0
Yıldız
0
Yorum ve İnceleme Ekle
E-postanızı asla başkalarıyla paylaşmayacağız.
Daha Fazlasını Gör »

Other quotes in book quote

Daha Fazlasını Gör »

Popular quotes

Küçük kasabalar metronom gibidir; En ufak bir hareketle, vuruş değişir.
by {Mitch Albom}
Bakın, eğer bilimin eninde sonunda Tanrı'nın olmadığını kanıtlayacağını söylüyorsanız, bu konuda farklı olmalıyım. Ne kadar küçük bir kurbağa yavrusuna, bir atoma kadar götürseler de, arayışın sonunda her zaman açıklayamadıkları bir şey, her şeyi yaratan bir şey vardır. Ve diğer tarafa ne kadar gitmeye çalışırlarsa çalışsınlar - yaşamı uzatmak, genlerle oynamak, şunu klonlamak, şunu klonlamak, yüz elliye kadar yaşamak - bir noktada hayat biter. Peki sonra ne olur? Hayat ne zaman sona erer? Omuz silktim. Anlıyorsun? Arkasına yaslandı. Gülümsedi. Sona geldiğinizde, Tanrı'nın başladığı yer burasıdır.
by {Mitch Albom}
Benim yerime senin ölmen gerektiğini söylüyorsun. Ama dünyada bulunduğum süre boyunca benim yerime de insanlar öldü. Bu her gün oluyor. Siz gittikten bir dakika sonra yıldırım düştüğünde veya içinde olabileceğiniz bir uçak düştüğünde. Meslektaşınız hastalandığında ve siz hastalanmadığınızda. Biz bu tür şeylerin rastgele olduğunu düşünüyoruz. Ama her şeyin bir dengesi var. Biri solar, diğeri büyür. Doğum ve ölüm bir bütünün parçalarıdır.
by {Mitch Albom}
Rahibe dedi ki, dili affedebilirim. Annene müstehcen bir jest yapmanı affedebileceğimden emin değilim. Holland, "Onu tanıyor olmalısın," dedi. Eğer onu tanısaydın sen de ona parmağını verirdin.
by {John Sandford}
Yalan söylemek var," diyor annem, talimatları yazdığı zarfı çantasından çıkarırken, "ki bu yanlış, bir de doğru izlenimi yaratmak var ki bu da gerekli.
by {David Mitchell}
Ancak mürekkep fırçasının bir mahkumun zihninin iskelet anahtarı olduğunu düşünüyor.
by {David Mitchell}
Sınırlı insanların elindeki sınırsız güç her zaman zulme yol açar.
by {David Mitchell}
Öldüğünde huzur duymalısın mı? '' Barışın var, 'dedi yaşlı kadın,' Kendinle yaptığınızda.
by {Mitch Albom}
Hayatım sınırsız bir okyanusta bir damladan fazla değil. Ama okyanus çok sayıda damladan başka nedir ki?
by {David Mitchell}
'Depresyonda' olduğunu söylüyorsun ama benim gördüğüm tek şey dayanıklılık. Kendinizi berbat ve içten dışa doğru hissetmenize izin verilir. Bu kusurlu olduğunuz anlamına gelmez; sadece insan olduğunuz anlamına gelir.
by {David Mitchell}