Bir bakıma iyi kalpliydi. Nazik bir kalbi biliyorsunuz: onu bir şey yapmasını sağladığından daha sık rahatsız etti; Ve bir şey yaparken bile, onun homurdanmasını, öfkesini kaybetmesini ve {çoğunlukla kendine} küfretmesini engellemedi.
(He was kindhearted, in a way. You know the sort of kind heart: it made him uncomfortable more often than it made him do anything; and even when he did anything, it did not prevent him from grumbling, losing his temper and swearing {mostly to himself}.)
Açıklanan karakter, nazik bir kalbe sahip olarak tasvir edilir, ancak bu kalite genellikle eylemden ziyade rahatsızlığa yol açar. Onun nezaketi tutarlı olumlu davranışlara dönüşmez; Bunun yerine, daha çok düzensiz bir özelliktir. Bu iç çatışma, iyi doğası ile tahriş ve öfke olarak ortaya çıkabilecek insan kusurları arasındaki bir mücadeleyi göstermektedir.
Cömertçe ya da nazik davranmaya çalışsa bile, homurdanması ve küfretmesi, kendisiyle tamamen barış içinde olmadığını gösteriyor. Bu ikilik, insan duygularının ve davranışlarının karmaşıklığını vurgular, nezaketin hayal kırıklığı ve kusurla bir arada bulunabileceğini düşündürür. Karakterin yolculuğu, hayatın zorlukları karşısında olumlu bir eğilim sürdürmenin ortak zorluklarını yansıtıyor.