Sesi, ruhu birleştiğinde kasvetli tonlarla keskinleşmişti ve neredeyse mutlak bir ataletin içgüdüsel, her şeye kadir filmi olarak, onun üzerine yerleşmiş olarak hareket etmeyi bıraktı.
(Her voice had become sharp with overtones of bleakness as her soul congealed and she ceased to move, as the instinctive, omnipresent film of great weight, of an almost absolute inertia, settled over her.)
Alıntı, bir karakter içinde derin bir umutsuzluk duygusunu yansıtan bir karakter içinde derin bir geçişi açıklar. Bu değişim, ruhunun sertleştiğini ve durgunluk ve umutsuzluk durumuna yol açtığını düşündüren önemli bir duygusal yükü gösterir. Ruhunun imgeleri, canlılığı kaybeden ve kendi duygusal ağırlıklarında tuzağa düşen birinin canlı bir resmini boyar.
"Mutlak atalet" den sözü, varoluşun ezici ağırlığına karşı bir mücadele anlamına gelir, bu da hareketin ve eylemin imkansız hissettiği bir noktaya ulaştığını aktarır. Bu an, duygusal kargaşanın kişinin varlığı üzerindeki etkisini vurgular, bu da karakterin koşulları tarafından hareketsizlik noktasına boğulduğunu düşündürmektedir. Yazarın kelime seçimi güçlü bir ıssızlık duygusu ve ajans kaybı uyandırır.