Yıllarca Eddie ile konuşmayı reddeden babası, şimdi deneme gücünden yoksundu. Oğlunu ağır kapaklı gözlerle izledi. Eddie, söylemek için bir cümle bile bulmak için mücadele ettikten sonra, yapmayı düşünebileceği tek şey yaptı: ellerini kaldırdı ve babasına gres lekeli parmak uçlarını gösterdi.
(His father, who for years had refused to speak to Eddie, now lacked the strength to even try. He watched his son with heavy-lidded eyes. Eddie, after struggling to find even one sentence to say, did the only thing he could think of to do: He held up his hands and showed his father his grease-stained fingertips.)
Eddie'nin uzun zamandır kızgınlığa dayanan ve onunla etkileşime girmeyi reddeden babası, şimdi bu mesafeyi korumak için çok zayıfladı. Eddie'ye baktı ama sadece sessiz bir gözlemi yönetebildi, gözleri komünyetik olmayan duygularla ağırdı. Çözülmemiş geçmişlerinin ağırlığını hisseden Eddie, konuşma açısından sunacak çok az şey olduğunu fark ederek kelimeler için bir kayıptı.
Güvenlik açığı anında Eddie, hayatını basit bir jestle aktarmayı seçti ve gres lekeli parmak uçlarını babasına sergiledi. Bu eylem, özveri ve işine koyduğu el emeği sembolize ederek, kelimelerin başarısız olduğu bir köprü yarattı. Karmaşık ilişkilerini aşan kimliğinin dokunaklı bir ifadesiydi.