İncil, Adem ve Havva anlaşması gibi olduğunu düşünüyorum? dedi kaptan. Adam'ın dünyadaki ilk gecesi mi? Uykuya daldığında? Her şeyin bittiğini düşünüyor, değil mi? Uykunun ne olduğunu bilmiyor. Gözleri kapanıyor ve bu dünyayı terk ettiğini düşünüyor, değil mi? Sadece o değil. Ertesi sabah uyanıyor ve çalışmak için yeni bir dünyası var, ama başka bir şey var. Dünü var. Kaptan sırıttı. Gördüğüm gibi, buraya geliyoruz, asker. Cennet budur. Dünlerinizi anlamlandırırsınız.
(I figure it's like in the Bible, the Adam and Eve deal? the Captain said. Adam's first night on earth? When he lays down to sleep? He thinks it's all over, right? He doesn't know what sleep is. His eyes are closing and he thinks he's leaving this world, right? Only he isn't. He wakes up the next morning and he has a fresh new world to work with, but he has something else, too. He has his yesterday. The Captain grinned. The way I see it, that's what we're getting here, soldier. That's what heaven is. You get to make sense of your yesterdays.)
Kaptan, Adem'in ilk gecesinde deneyimi ile yaşam yolculuğu arasında bir paralellik çekiyor. Tıpkı Adam'ın onu bekleyen yenilemenin farkında olmadan uykuya daldığı gibi, bireyler genellikle son görünen sonlarla karşılaşırlar. Ancak, her şeyi sonuçlandırmak yerine, bu anlar yeni başlangıçların yolunu açar. Bu ışıkta, her yeni gün yeni bir dünyayı keşfetmek ve geçmiş deneyimlerin bilgeliğini kapsamak için bir fırsat haline gelir.
Bu perspektif, hayatın yansıma ve büyümeye izin verdiğini düşündüren rahatlatıcı bir varoluş görüşü sunar. Kaptan, cennetin özünün kişinin geçmişini anlamak ve anlamını sağlamak olduğunu vurgular. Deneyimlerini uzlaştırarak, bireyler, dünden dersleri taşırken Adem'in canlı, yeni bir dünyaya uyanmasına benzeyen yenilenmiş bir amaç ve netlik duygusunu benimseyebilirler.