O kanonun zemininden bulutların titrek bir şekilde hareket etmesini izledim. Bulutların gökyüzünü geçmesi gibi, ruhlar da çağları geçer; bulutun şekli, rengi ve boyutu aynı kalmasa da, o hâlâ bir buluttur ve ruh da öyle. Bulutun nereden estiğini ya da ruhun yarın kim olacağını kim söyleyebilir? Yalnızca Sonmi doğu ve batı ve pusula ve atlas, yaşasın, yalnızca bulutların atlası.
(I watched clouds awobbly from the floor o' that kayak. Souls cross ages like clouds cross skies, an' tho' a cloud's shape nor hue nor size don't stay the same, it's still a cloud an' so is a soul. Who can say where the cloud's blowed from or who the soul'll be 'morrow? Only Sonmi the east an' the west an' the compass an' the atlas, yay, only the atlas o' clouds.)
Alıntı, hem bulutların hem de insan ruhlarının geçici doğasını yansıtıyor. Tıpkı bulutların gökyüzünde dolaşırken şekil ve renk değiştirmesi gibi, ruhumuz da zaman içinde dönüşümlere uğrar. Bu benzetme, kimliklerimiz ve deneyimlerimiz değişse de, özümüzün bozulmadan kaldığını öne sürüyor. Bu gözlemler, değişimin ortasında bir süreklilik hissini çağrıştırıyor ve hem bulutların hem de ruhların daha büyük bir kozmik yolculuk içinde var olduğunu vurguluyor.
Konuşmacı, bulutların ve ruhların kökenleri ve geleceklerini çevreleyen gizemi kabul ediyor. Her ikisi de doğanın ve zamanın güçlerine bağlı olduğundan, bir bulutun yolculuğunu belirleyemeyiz veya bir ruhun yolunu tahmin edemeyiz. Bu öngörülemezlik, tıpkı bulutların gökyüzündeki geçici geçişi gibi, her anın geçici ama temel olduğu varoluşun güzelliğini vurguluyor. Bu bakış açısıyla alıntı, her şeyin derinden birbirine bağlılığı üzerine düşünmeye davet ediyor.