Kurban, "dedi kaptan." Bir tane yaptın. Bir tane yaptım. Hepimiz onları yapıyoruz. Ama senin için kızgındın. Neyi kaybettiğini düşünmeye devam ettin, anlamadın. Kurban hayatın bir parçasıdır. Olması gerekiyordu. Pişman olacak bir şey değil. Arzulanacak bir şey. Küçük fedakarlıklar. Büyük fedakarlıklar. Bir anne çalışır, böylece oğlunun okula gidebilmesi. Bir kız hasta babasına bakmak için eve taşınır.
(Sacrifice," The Captain said. "You made one. I made one. We all make them. But you were angry over yours. You kept thinking about what you lost.You didn't get it. Sacrifice is a part of life. It's supposed to be. It's not something to regret. It's something to aspire to. Little sacrifices. Big sacrifices. A mother works so her son can go to school. A daughter moves home to take care of her sick father.)
"Cennette Buluştuğunuz Beş Kişi" nin diyalogunda, Kaptan kurban kavramını yaşamın doğal bir yönü olarak vurgular. Herkesin fedakarlık yaptığını kabul eder, ancak karakterin öfkesinin fedakarlığın değerini tanımak yerine kişisel kayıp üzerinde durmaktan kaynaklandığına dikkat çeker. Kurban, pişmanlık merceğinden değil, sevgiyi ve görevi başkalarına yansıtan asil bir eylem olarak görülmelidir.
Kaptan, fedakarlıkların hem büyük hem de küçük çeşitli şekillerde geldiğini, annenin çocuğunun eğitimine olan bağlılığı ve bir kızının hasta ebeveynine bakma seçeneği gibi...