Çoğu zaman, umutsuzluğumuzda, acımızı asla bitmeyecek bir şey olarak görüyoruz. Aslında, bu genellikle umutsuzluk anlarımızı tanımlar: acımızın geri kalanını içerdiğine inandığımızda. Buna karşılık, üzerinde çalışmak için bu barış duygusu vardır: hayatımızın acımızı içerdiği inancı.
(So many times, in our despair, we see our pain as something that will never end. In fact, this often defines our moments of despair: when we believe that our pain contains the rest of us. In contrast, there is this sense of peace to work toward: the belief that our life contains our pain.)
Umutsuzluk zamanlarında, bireylerin acılarından bunalmış hissetmeleri yaygındır ve varlıklarını tanımlayan sonsuz bir mücadele olduğuna inanır. Bu algı, umutsuzluk duygularını yoğunlaştırabilir ve acil acıların ötesinde görmeyi zorlaştırabilir. Acı, herhangi bir umut veya olasılık duygusunu gölgede bırakarak tamamen tüketici hissedebilir.
Bununla birlikte, nazik hatırlatma, acı yaşamın bir parçası olsa da, varlığımızın tamamı değildir. Ağrının baskın olmasına izin vermek yerine, acıyı sadece daha büyük bir yaşam deneyiminin bir bileşeni olarak kabul eden bir barış duygusu için çabalayabilir. Hayatın yolculuğunun hem neşe hem de keder içerdiği inancını kucaklamak, daha sağlıklı bir perspektife ve duygusal esnekliğe yol açabilir.