Manevi bir savaşçı, tipik savaşçı zihniyetten ziyade kendi kendine muayene konusunda derin bir samimiyeti somutlaştırır. Bu yolculuk, sonuçta aydınlanmaya yol açan duygusal zorluklara dayanma gücü sağlayan özgünlüğü kucaklama cesaretini gerektirir. Zorluklardan kaçınmak yerine, bu deneyimlerle yüzleşerek kişisel gelişim ve anlayış gelişebilir.
Tam olarak yaşamak, hayatın gerçekleriyle derinlemesine ilgi çekici olmak anlamına gelir, sadece onlardan ayrı olarak mevcut değildir. Yaşamın kendimiz aracılığıyla kendisini nasıl ifade ettiğini fark ederek ve onurlandırarak, varlığımızı gerçekten takdir edebiliriz. Ellerimizi Dünya'da karıştırma metaforu, bu deneyimin özünü yakalar: sterilize edilmiş bir müfrezeyi tercih etmek yerine yaşamın dağınık, kusurlu yönlerini kucaklamak.