Bazen tüm hayatım bir rüya gibi görünüyor; Bazen başka birinin benim için yaşadığını düşünüyorum. Olaylar, duyumlar, hikayeler ve beni diğer insanların gözünde yaptığım şey, hayatımı yapan gerçeklerin listesi ... benim olabilirler, sizin olabilirler.
(Sometimes my whole life seems like a dream; occasionally I think that someone else has lived it for me. The events and the sensations, the stories and the things that make me what I am in the eyes of other people, the list of facts that make my life ... They could be mine, they might be yours.)
"Olası Yaşam: Beş Aşk Hikayelerinde Bir Roman" romanında Sebastian Faulks, yaşamlarını yansıtan bir kişinin perspektifiyle kimlik ve varoluşun doğasını araştırıyor. Anlatıcı, yaşam deneyimleri gerçekten onlara ait olmayabilir, daha ziyade başkalarının deneyimlerini yansıtıyormuş gibi hissederek bir müfreze duygusu ifade eder. Bu fikir, bireysel deneyimlerin özgünlüğü ve kişinin kimliğini nasıl şekillendirdikleri hakkında soruları gündeme getiriyor.
Hayatın olaylarının muhtemelen başka birinin anlatısından ödünç alındığı düşünülmesi, kişisel hafıza ve algının karmaşıklığını vurgular. Okuyucuları, toplumsal beklentilerden ve paylaşılan insan deneyimlerinden etkilenen kim olduğumuzun ne kadar doğal olarak bizim olduğunu düşünmeye davet ediyor. Alıntı, bu varoluşsal belirsizliği kapsar, yaşam öykülerinin akışkanlığını ve insanlar arasında yarattıkları bağlantıları vurgular.