Girdiği anda, etrafına yerleşmiş gibi görünen parlak bir sis gibi kırılgan bir altın ışığa sarılmış hissetti. Mews hakkında neydi? Sık sık merak etti. Taş ve ahşap ve nefes alan hava gibi en basit şeyleri farklı bir şeye dönüştürüyor gibiydi. Eşiği geçtiğinde, başka bir dünyaya girmiş gibi hissetti.

(The moment she entered she felt wrapped in a fragile golden light like a radiant mist that seemed to settle around her. What was it about the mews? she often wondered. It seemed to transform the simplest things, like stone and wood and the very air one breathed, into something different. When she crossed the threshold, she felt as if she had entered another world.)

by {Kathryn Lasky}
(0 Yorumlar)

Mews'e girdikten sonra, kahraman, hassas bir altın ışıkla sarılmış sakin ve neredeyse büyülü bir ortam yaşar. Bu parlak sis, duyularını büyüleyen ve çevresinin sıradan unsurlarını olağanüstü bir şeye dönüştüren eterik bir atmosfer yaratır. Mews, büyüleyici niteliklerini düşünmesini isteyen bir merak ve gizem duygusu uyandırıyor.

Bu an, çevrenin kişinin duygusal durumunu ve algısını nasıl derinden etkileyebileceğini ortaya koyuyor. Eşikten geçerken, tamamen farklı bir alana geçmiş gibi geliyor. Bu dönüştürücü deneyim, kişinin düşüncelerini ve duygularını şekillendirmede yer ve doğanın gücünü vurgular, bu da sıradan alanların bile olağanüstü bir önem taşıyabileceğini düşündürür.

Stats

Rate the Quote

Yorum ve İnceleme Ekle

Kullanıcı Yorumları

{0} yoruma göre
Yıldız
0
Yıldız
0
Yıldız
0
Yıldız
0
Yıldız
0
Yorum ve İnceleme Ekle
E-postanızı asla başkalarıyla paylaşmayacağız.
Daha Fazlasını Gör »

Other quotes in book quote

Daha Fazlasını Gör »

Popular quotes

Küçük kasabalar metronom gibidir; En ufak bir hareketle, vuruş değişir.
by {Mitch Albom}
Bakın, eğer bilimin eninde sonunda Tanrı'nın olmadığını kanıtlayacağını söylüyorsanız, bu konuda farklı olmalıyım. Ne kadar küçük bir kurbağa yavrusuna, bir atoma kadar götürseler de, arayışın sonunda her zaman açıklayamadıkları bir şey, her şeyi yaratan bir şey vardır. Ve diğer tarafa ne kadar gitmeye çalışırlarsa çalışsınlar - yaşamı uzatmak, genlerle oynamak, şunu klonlamak, şunu klonlamak, yüz elliye kadar yaşamak - bir noktada hayat biter. Peki sonra ne olur? Hayat ne zaman sona erer? Omuz silktim. Anlıyorsun? Arkasına yaslandı. Gülümsedi. Sona geldiğinizde, Tanrı'nın başladığı yer burasıdır.
by {Mitch Albom}
Benim yerime senin ölmen gerektiğini söylüyorsun. Ama dünyada bulunduğum süre boyunca benim yerime de insanlar öldü. Bu her gün oluyor. Siz gittikten bir dakika sonra yıldırım düştüğünde veya içinde olabileceğiniz bir uçak düştüğünde. Meslektaşınız hastalandığında ve siz hastalanmadığınızda. Biz bu tür şeylerin rastgele olduğunu düşünüyoruz. Ama her şeyin bir dengesi var. Biri solar, diğeri büyür. Doğum ve ölüm bir bütünün parçalarıdır.
by {Mitch Albom}
Yalan söylemek var," diyor annem, talimatları yazdığı zarfı çantasından çıkarırken, "ki bu yanlış, bir de doğru izlenimi yaratmak var ki bu da gerekli.
by {David Mitchell}
Rahibe dedi ki, dili affedebilirim. Annene müstehcen bir jest yapmanı affedebileceğimden emin değilim. Holland, "Onu tanıyor olmalısın," dedi. Eğer onu tanısaydın sen de ona parmağını verirdin.
by {John Sandford}
Ancak mürekkep fırçasının bir mahkumun zihninin iskelet anahtarı olduğunu düşünüyor.
by {David Mitchell}
Sınırlı insanların elindeki sınırsız güç her zaman zulme yol açar.
by {David Mitchell}
Öldüğünde huzur duymalısın mı? '' Barışın var, 'dedi yaşlı kadın,' Kendinle yaptığınızda.
by {Mitch Albom}
Hayatım sınırsız bir okyanusta bir damladan fazla değil. Ama okyanus çok sayıda damladan başka nedir ki?
by {David Mitchell}
Ama aşk birçok biçim alır ve herhangi bir erkek ve kadın için aynı değildir. O zaman insanların buldukları belirli bir aşktır.
by {Mitch Albom}