Psikanalizin babası olarak bilinen Sigmund Freud, insan zihni ve davranışı üzerine çığır açan teoriler geliştirdi. Çalışmaları bilinçdışının karmaşıklıklarını araştırıyor ve birçok düşüncenin, duygunun ve arzunun bilinçli farkındalığın yüzeyinin altında yattığını öne sürüyor. Freud, kişiliğin farklı yönlerini temsil eden id, ego ve süperego gibi kavramları ortaya atmış ve bu parçaların insan davranışını şekillendirmek için nasıl etkileşime girdiğini açıklamıştır. Freud'un psikoseksüel gelişime ilişkin araştırması, erken deneyimlerin yetişkin kişiliğini ve davranışını büyük ölçüde etkilediğini öne sürdü. Bireylerin, her biri çözülmesi gereken farklı çatışmalarla karakterize edilen çeşitli gelişim aşamalarından geçtiklerini öne sürdü. Bu çatışmaların ele alınma şekli, yaşamın ilerleyen dönemlerinde psikolojik zorluklara yol açabilir, bu da erken çocukluk deneyimlerinin önemini vurgulamaktadır. Ayrıca Freud'un rüya analizi ve serbest çağrışım gibi yöntemleri de bastırılmış anıları ve duyguları ortaya çıkarmayı amaçlıyordu. Teorileri önemli tartışmalara yol açtı ve psikoloji, sanat ve kültür üzerinde kalıcı bir etki yarattı. Bu alandaki eleştirilere ve gelişen bakış açılarına rağmen Freud'un katkıları, insan psikolojisi ve terapötik sürece ilişkin modern anlayışın temelini attı.
1856'da doğan Sigmund Freud, Avusturyalı bir nörolog ve hasta ile psikanalist arasındaki diyalog yoluyla psikopatolojiyi tedavi etmeye yönelik klinik bir yöntem olan psikanalizin kurucusuydu.
Freud'un çalışmaları, bilinçdışının rolünü vurgulayarak ve bugün hala psikolojide etkili olan teorileri geliştirerek insan zihnine dair anlayışımızı önemli ölçüde şekillendirdi.
Eleştirilere rağmen, Freud'un insan davranışlarına ilişkin derin içgörüleri yankı bulmaya devam ediyor ve kişiliğin ve zihinsel sağlığın inceliklerini keşfetmeye yönelik bir çerçeve sunuyor.