Tita, basit bir tohum olmayı çok ister, içinde bir demleme için kimseye hesaba katmak zorunda kalmaz ve dünyaya kendini toplumun reddine maruz bırakmadan çimlenmiş rahmini gösterebilir. Tohumların bu tür problemleri yoktu, her şeyden önce korkacak anneleri ya da yargılanma korkusu yoktu.

(Tita would love to be a simple seed, not have to account to anyone for what was brewing inside her, and to be able to show the world her germinated womb without exposing herself to the rejection of society. The seeds did not have these types of problems, above all, they had no mother to fear, nor fear of being prosecuted.)

by {Laura Esquivel}
(0 Yorumlar)

Tita, bir tohum gibi, toplumsal yargı ve beklentilerin ağırlığından arınmış bir tohum gibi olabilmesini diledi. Reddetme korkusu veya ailevi yükümlülüklerin yükü olmaksızın, özellikle annesinin baskısı olmadan gerçek benliğini ifade etme özgürlüğünü istiyor. Bir tohum, insan ilişkilerinin karmaşıklıklarından habersiz olan potansiyel ve büyümeyi sembolize eder.

Bu yansımada Tita'nın arzusu kişisel özlemler ve toplumsal normlar arasındaki çatışmayı vurgular. En içteki duygularının korkmadan gelişebileceği bir dünya için özlem duyuyor ve mücadelelerini tohumların doğal, karmaşık olmayan varlığı ile karşılaştırıyor. Bu arzu, baskıcı ortamından kurtuluş için derin bir özlemi gösterir, iç kargaşasını ve kabul arzusunu vurgular.

Stats

Kategoriler
Votes
0
Page views
39
Güncelle
Ocak 23, 2025

Rate the Quote

Yorum ve İnceleme Ekle

Kullanıcı Yorumları

{0} yoruma göre
Yıldız
0
Yıldız
0
Yıldız
0
Yıldız
0
Yıldız
0
Yorum ve İnceleme Ekle
E-postanızı asla başkalarıyla paylaşmayacağız.
Daha Fazlasını Gör »

Other quotes in book quote

Daha Fazlasını Gör »

Popular quotes

Küçük kasabalar metronom gibidir; En ufak bir hareketle, vuruş değişir.
by {Mitch Albom}
Bakın, eğer bilimin eninde sonunda Tanrı'nın olmadığını kanıtlayacağını söylüyorsanız, bu konuda farklı olmalıyım. Ne kadar küçük bir kurbağa yavrusuna, bir atoma kadar götürseler de, arayışın sonunda her zaman açıklayamadıkları bir şey, her şeyi yaratan bir şey vardır. Ve diğer tarafa ne kadar gitmeye çalışırlarsa çalışsınlar - yaşamı uzatmak, genlerle oynamak, şunu klonlamak, şunu klonlamak, yüz elliye kadar yaşamak - bir noktada hayat biter. Peki sonra ne olur? Hayat ne zaman sona erer? Omuz silktim. Anlıyorsun? Arkasına yaslandı. Gülümsedi. Sona geldiğinizde, Tanrı'nın başladığı yer burasıdır.
by {Mitch Albom}
Benim yerime senin ölmen gerektiğini söylüyorsun. Ama dünyada bulunduğum süre boyunca benim yerime de insanlar öldü. Bu her gün oluyor. Siz gittikten bir dakika sonra yıldırım düştüğünde veya içinde olabileceğiniz bir uçak düştüğünde. Meslektaşınız hastalandığında ve siz hastalanmadığınızda. Biz bu tür şeylerin rastgele olduğunu düşünüyoruz. Ama her şeyin bir dengesi var. Biri solar, diğeri büyür. Doğum ve ölüm bir bütünün parçalarıdır.
by {Mitch Albom}
Yalan söylemek var," diyor annem, talimatları yazdığı zarfı çantasından çıkarırken, "ki bu yanlış, bir de doğru izlenimi yaratmak var ki bu da gerekli.
by {David Mitchell}
Ancak mürekkep fırçasının bir mahkumun zihninin iskelet anahtarı olduğunu düşünüyor.
by {David Mitchell}
Rahibe dedi ki, dili affedebilirim. Annene müstehcen bir jest yapmanı affedebileceğimden emin değilim. Holland, "Onu tanıyor olmalısın," dedi. Eğer onu tanısaydın sen de ona parmağını verirdin.
by {John Sandford}
Sınırlı insanların elindeki sınırsız güç her zaman zulme yol açar.
by {David Mitchell}
Öldüğünde huzur duymalısın mı? '' Barışın var, 'dedi yaşlı kadın,' Kendinle yaptığınızda.
by {Mitch Albom}
Hayatım sınırsız bir okyanusta bir damladan fazla değil. Ama okyanus çok sayıda damladan başka nedir ki?
by {David Mitchell}
'Depresyonda' olduğunu söylüyorsun ama benim gördüğüm tek şey dayanıklılık. Kendinizi berbat ve içten dışa doğru hissetmenize izin verilir. Bu kusurlu olduğunuz anlamına gelmez; sadece insan olduğunuz anlamına gelir.
by {David Mitchell}