Koşarken her şeyi ve her şeyi düşünüyordu; yaşadığı hayat, çocuklar, zihninde donmuş zaman kesitleri: bir ara sokakta vurulduğu an ve onu vuran adamın flaşı. onu vurmuştum; yeni doğmuş bir kızın ilk görüşü; Annesinin yüzü, elinde sabah erkenden bir dilim kızarmış ekmekle huysuz, görüntüsü zihninde yirmi beş yıl önce, öldüğü günkü kadar netti... Hepsi hafızasının duvarında asılı duran portreler, manzaralar, siyah beyaz gecede renk parıltıları gibi belirdi.
(As he ran, he thought about everything and anything, about the life he'd led, the children, the snatches of time frozen in his mind: a moment when he'd gotten shot in an alley, and the flash of the man who'd shot him; the first sight of a newborn daughter; his mother's face, crabby with an early morning slice of toast in her hand, her image as clear in his mind as it had been twenty-five years earlier, on the day she died…. They all came up like portraits and landscapes hanging on the wall of his memory, flashes of color in the black-and-white night.)
Kahraman koşarken düşünceleri geçmişindeki olaylar etrafında dönerek hayatını şekillendiren önemli anları yansıtıyor. Bir ara sokakta vurulmanın tüyler ürpertici deneyimi ve saldırganın anlık görüntüsü gibi canlı anıları hatırlıyor. Tarihin bu anlık görüntüleri hem travmayı hem de sevinci hatırlatıyor ve ona ilham veren ve aklından çıkmayan deneyimlerden oluşan zengin bir doku yaratıyor.
Bu anılar arasında umudu ve yeni başlangıçları temsil eden yeni doğan kızının görüntüsü öne çıkıyor. Aynı zamanda annesini de düşünüyor, onun imajı zihnine kazınmış, kaybının üzüntüsüne rağmen aile sıcaklığını temsil ediyor. İster neşeli ister acı verici olsun her anı, kimliğine derinlik katıyor ve zamanın katı arka planında yaşam yolculuğunu aydınlatıyor.