Albay Jiang Shi politikacılardan nefret ediyordu. Birkaç kişi analitik zihinlere sahipti. Daha azı hala savaş ilkelerini anladı. Bu yüzden politikacıların bundan uzak durmasını istiyordu. Ancak dokuz üyeli Politbüro Daimi Komitesi, Çin Komünist Partisi'nin en büyük karar verme organıdır. Çin'de izni olmadan hiçbir şey yapılmadı. Shi, özellikle amirleri sunumu kendisi yapması için genel sekreterden bir davetiye verdiğinde çok az seçenek bırakmıştı. Kime sorduğunuza bağlı olarak, toplantı ya başarılı ya da mutlak bir felaket olmuştu. Shi, ikinci kampta düştüğüne inanıyordu.
(Colonel Jiang Shi hated politicians. Few possessed analytic minds. Fewer still understood the tenets of warfare. It was why he had wanted the politicians kept out of it. But the nine-member Politburo Standing Committee was the supreme decision-making body of the Chinese Communist Party. Nothing in China was done without their permission. Shi had been left with little choice, especially when his superiors secured an invitation from the General Secretary for him to make the presentation himself. Depending on whom you asked, the meeting had either been a success or an utter disaster. Shi believed it fell in the latter camp.)
Albay Jiang Shi, etkili karar verme için gerekli analitik beceriler ve savaş anlayışından yoksun olduğuna inandığı politikacılar için derin bir küçümseme geçirdi. Çin Komünist Partisi'ndeki en yüksek otorite olan Politbüro Daimi Komitesi'nin Çin'deki tüm eylemleri kontrol ettiğini ve onu dahil etmekten başka seçeneği olmayan bir seçeneği bıraktığını fark ederken hayal kırıklıkları büyüdü. Bu katılım, siyaseti askeri operasyonlardan ayrı tutmayı tercih ettiği için Shi için özellikle zahmetliydi.
Genel Sekreter Shi'yi planlarını sunmaya davet ettiğinde, muazzam bir baskı hissetti. Toplantının sonucu tartışıldı; Bazıları bunu başarılı olarak görürken, diğerleri başarısız olduğunu düşündü. Bununla birlikte, Shi, siyasetçilerle olan katılımının ordunun hedeflerini ve stratejilerini baltaladığına inanarak, siyasi müdahalenin savaşta felaket sonuçlarına yol açabileceğine inanarak kötümser bir şekilde gördü.