Mısır ekmeği mi? Hemen yüzü aydınlandı. Bunu ne kadar uzun zamandır yapıyor olmama rağmen, aslında ben de Paulie kadar kötüydüm. Birisi yemeğimi yemek isterse otomatik olarak arkadaşım olur. Yemeğimi yemek istemeyen biri otomatik olarak yemez. Bir vampirle çok fazla takılırsan bu tuhaf bir davranış olur.
(Cornbread?He brightened immediately. I was as bad as Paulie, really, despite how long I'd been doing this. Someone wants to eat my food, they're automatically my friend. Someone who doesn't want to eat my food, they automatically aren't. This is an awkward attitude if you hang out a lot with a vampire.)
Konuşmacı, birisi mısır ekmeğine ilgi duyduğunda anında verdiği olumlu duygusal tepkiyi yansıtıyor. Bu onlar için yemek ve arkadaşlık arasında derin bir bağ olduğunu ortaya koyuyor ve yemek paylaşmanın sosyal etkileşimlerinin hayati bir parçası olduğunu gösteriyor. Tutumları, yiyeceği kabul etmenin kabul etmekle eşanlamlı olduğunu, oysa yiyeceği reddetmenin tam tersini ima ettiğini öne sürüyor.
Bu bakış açısı, şirketlerinde genellikle beslenme kısıtlamaları yiyecek üzerinden sosyal bağ kurmayı zorlaştıran bir vampirin de yer aldığı göz önüne alındığında, mizahi bir meydan okuma sunuyor. Yaşam tarzlarındaki tuhaflıkları ve ilişkilerinde yemeğin altında yatan önemi vurguluyor.