İpliği boşa harcamak yerine kullanmaya karar verdi ve öfkeyle dokundu ve ağladı ve ağladı ve ağladı, sabahın erken saatlerinde yorganı bitirip kendi üzerine attı. Faydası yoktu. Ne o gece ne de yaşarken diğerleri soğuk algınlığını kontrol edebildi.
(She decided to put the yarn to use instead of wasting it and she furiously wove and cried, and cried and wove, until in the early morning she finished the quilt and threw it over herself. It was of no use. Neither that night nor many others while he lived was he able to control the cold.)
"Çikolata gibi su gibi", bir karakter israfa gitmesine izin vermek yerine biraz ipliği yeniden kullanmayı seçer. Duygularının üstesinden gelerek, üzüntüsünü bir yorgan yaratmaya yönlendirerek çılgın bir dokuma sürecine girer. Bu eylem, hem kederinin bir ifadesi hem de acılarından bir dikkat dağıtıcıdır.
Çabalarına ve yorgandaki derin duygusal yatırıma rağmen, nihayetinde aradığı sıcaklığı ve konforu sağlayamıyor. Yorgan, hayatı boyunca asılı olan duygusal soğukluğu hafifletmez ve derin oturmuş gönül yarası üzerinde yamaya çalışmanın boşluğunu göstermez. Başparılaşma mücadelesi, anlatıdaki sevgi, kayıp ve özlemin karmaşık etkileşimini yansıtan çözülmemiş olmaya devam ediyor.