Bir keresinde kurtlar tarafından kovalandığım bir film yapmıştım. Grubun Alfa'sının arabamın kaportasına atlayıp ön camdan bana baktığı bir sahnem vardı. O gözlere bakmayı asla unutmayacağım; bu bir köpek değildi - hatta sert, belalı bir köpek bile değildi - hayır, bu bir kurttu.
(I once did a film in which I was being chased by wolves. I had a scene where the Alpha of the pack leapt on the hood of my car and stared me down through the windshield. I will never forget staring into those eyes; this wasn't a dog - not even a tough, bad-ass dog - no, this was a wolf.)
---W. Earl Brown --- Alıntı, insanın vahşi doğayla karşılaşmasının ilkel yoğunluğunu canlı bir şekilde yansıtıyor. Uzun zamandır hem tehlikenin hem de görkemin simgesi olan kurt imgesi, hayvanın saf gücünü ve öngörülemezliğini vurguluyor. Aynı zamanda zorlu zorluklarla yüzleşmenin ve doğanın vahşi ruhuna saygı duymanın öneminin bir metaforu olarak da hizmet ediyor. Bu tür deneyimler insanın hafızasında silinmez bir iz bırakarak bize ekosistemdeki yerimizi ve yaban hayatının hayranlık uyandıran güzelliğini hatırlatıyor. Brown'un hikaye anlatımı, doğayla karşılaşmanın nasıl derinden unutulmaz ve dönüştürücü olabileceği üzerine düşünmeye davet ediyor, hem korku hem de hayranlık uyandırıyor.