Televizyon ile sinema filmleri arasındaki çizginin birkaç yıl önce bulanıklaşmaya başladığını düşünüyorum. Standartlar aynı olmaya başladı, bu da fikrin çok gürültülü olması gerektiği anlamına geliyordu. Gösterinin gürültülü olması gerekmiyordu; fikrin yüksek sesli olması gerekiyordu. Dağınıklığı ortadan kaldırması gerekiyordu.
(I think that the line between television and features started to blur a couple years ago. The standards started to become the same, which is that the idea had to be very loud. The show didn't have to be loud; the idea had to be loud. It had to cut through the clutter.)
Bu alıntı, hikaye anlatımının yoğunluğunun ve özgünlüğünün izleyicileri yakalamak için hayati önem taşıdığı eğlence medyasının gelişen ortamını vurguluyor. 'Gürültülü' bir fikre yapılan vurgu, kalabalık bir pazarda içeriğin açık ve güçlü bir şekilde öne çıkması gerektiğini gösteriyor. Geleneksel formatlardan veya üretim ölçeklerinden bağımsız olarak yeniliğe doğru bir değişimi ve ilgi çekici konseptlere odaklanmayı yansıtıyor. Temelde, farklı medya biçimleri arasındaki sınırlar ortadan kalkıyor ve içerik oluşturucuları etki yaratmak için daha büyük düşünmeye ve daha cesur olmaya itiyor.