Onun zeki, kendini adamış ve iyi olması önemli değildi. O bir çocuktu. Gençti. Hayır değil, diye düşündü Ender. Küçük, evet. Bur Bean, kendisine ve komuta ettiği askerlere bağlı koca bir orduyla savaşmıştır. muhteşem bir performans sergiledi ve kazandı. Bunda gençlik yok. Çocukluk yok.
(It didn't matter he was brilliant and dedicated and good. He was a child. He was young.No he isn't, thought Ender. Small, yes. Bur Bean has been through a battle with a whole army depending on him and on the soldiers that he led. and he performed splendidly, and the won. There's no youth in that. No childhood.)
"Ender'in Oyunu"nun baş kahramanı Ender, gençliğe karşı olgunluk algısıyla boğuşuyor. Diğerleri Bean'i sadece bir çocuk olarak görse de Ender, Bean'in savaşta kendini kanıtladığını, bir orduya liderlik ettiğini ve zafere ulaştığını kabul ediyor. Bu deneyim, çocukluk kavramını ortadan kaldırarak, yetenek ve sorumluluğun gençlerde de var olabileceğini ortaya koyuyor.
Ender, yaş ve yeterliliğe ilişkin sıklıkla çatışan görüşler üzerinde duruyor. Bean gibi genç bireylerin yeteneklerinin ve başarılarının yaşlarını aştığını, gençliklerini yalanlayan bir deneyim derinliğini yansıttığını anlıyor. Bu farkındalık, toplumun gençlerin potansiyelini nasıl algıladığı ve küçümsediği konusunda daha derin bir değerlendirmeye yol açıyor.