Onu dehşete düşürdü, bu düşünce: eski devasa yamyam, şimdi dünyayı bir kez daha yöneterek, yakın adam gelişti. Bir milyon yıl ondan kaçarak geçirdik, Frink düşündü ve şimdi geri döndü. Ve sadece düşman olarak değil. . . Ama usta olarak.
(It horrified him, this thought: the ancient gigantic cannibal near-man flourishing now, ruling the world once more. We spent a million years escaping him, Frink thought, and now he's back. And not merely as the adversary . . . but as the master.)
Philip K. Dick'in "Yüksek Kaledeki Adam" da, karakter dünyada yeniden ortaya çıkan korkunç, ilkel bir güç kavramından derinden rahatsız oluyor. İnsanlığın karanlık tarihini temsil eden bu varlık, görünüşte güç ve etkiyi yeniden kazanmış ve medeniyete gölge atmıştır. Frink’in yansıması, insanlığın bu tür tehditlerin üstesinden gelmek için katlandığı uzun mücadeleyi, sadece geri dönüşlerinin korkunç gerçekliğiyle yüzleşmek için vurgular.
Kavram, toplumun temel içgüdülerine ne kadar kolay dönebileceğine dair ürpertici bir hatırlatma görevi görüyor. Sadece rakip olmak yerine, bu antik dehşetler şimdi yöneticilerin rolünü üstlendi, bu da ilerlemeye rağmen insanlığın geçmiş başarısızlıklarına karşı savunmasız kaldığını öne sürdü. Frink’in dehşeti, bu arkaik güçler tarafından yönetilen bir dünyaya gerileme korkusunu kapsar ve okuyucuları tarihin döngüsel doğası ve medeniyetin kırılganlığı üzerinde düşünmeye teşvik eder.