Ben yaşları iken çocukların büyük sırt çantaları yoktu. Hiç sırt çantamız yoktu. Şimdi tüm çocuklar vardı. Küçük ikinci sınıf öğrencilerinin Sherpas gibi eğildiğini gördünüz, kendilerini paketlerinin ağırlığı altında okul kapılarından sürüklediler. Bazı çocukların paketleri makaralar üzerinde vardı, havaalanında bagaj gibi çekti. Bunların hiçbirini anlamadım. Dünya dijital hale geliyordu; Her şey daha küçük ve daha hafifti. Ama okuldaki çocuklar her zamankinden daha fazla kilo aldı.
(Kids didn't have huge backpacks when I was their age. We didn't have backpacks at all. Now it seemed all the kids had them. You saw little second-graders bent over like sherpas, dragging themselves through the school doors under the weight of their packs. Some of the kids had their packs on rollers, hauling them like luggage at the airport. I didn't understand any of this. The world was becoming digital; everything was smaller and lighter. But kids at school lugged more weight than ever.)
Yazar, özellikle okul malzemeleri ile ilgili olarak çocukluğu ile mevcut neslin deneyimi arasındaki farkları yansıtmaktadır. Gençken, çocukların sırt çantaları kullanmadığını, onlar tarafından ağır yüklü görünen bugünün öğrencileriyle keskin bir kontrast kullanmadığını belirtiyor. Küçük çocuklar genellikle aşırı ağırlık taşıyormuş gibi görünmelerini sağlayan büyük boy çantalar taşımak için mücadele ederler, hatta bazıları yükü hafifletmek için yuvarlanan sırt çantaları kullanırlar.
Toplum, işlerin daha küçük ve daha hafif hale geldiği daha dijital bir yaşam tarzına doğru ilerlerken, bu gözlem yazar için bir karışıklık duygusu yaratır. Teknolojik gelişmelere rağmen, çocuklar kendilerini her zamankinden daha ağır eşyalar taşımaya ihtiyaç duyuyorlar ve gelişen teknoloji ve geleneksel okul talepleri arasında ilginç bir kopukluğu aydınlatıyorlar.