Marx, basının sadece bir makine değil, hem belirli içerik türlerini hem de kaçınılmaz olarak belirli bir kitleye ısrar eden bir söylemin yapısı olduğunu anlamıştı.
(Marx understood well that the press was not merely a machine but a structure for discourse, which both rules out and insists upon certain kinds of content and, inevitably, a certain kind of audience.)
Neil Postman'ın "kendimizi ölümüne eğlendiren", Marx'ın basına ilişkin içgörüsünü sadece bir araçtan daha fazlasını vurguluyor; Neyin tartışılabileceğini ve tartışmaya kimin katıldığını şekillendiren iletişim için bir çerçeve olarak işlev görür. Bu anlayış, medyada bulunan güç dinamiklerini vurgular, çünkü bazı anlatılar teşvik edilirken diğerleri marjinalleştirilir ve kamu söylemini etkilemektedir.
Postman, basının yapısının diyalog etrafında sınırlar yarattığını ve hem yayılan içeriği hem de ulaştığı izleyiciye rehberlik ettiğini savunuyor. Bu perspektif, okuyucuları sadece medya aracılığıyla iletilen mesajları değil, aynı zamanda bu değişimleri yöneten temel mimariyi de eleştirel olarak değerlendirmeye teşvik ederek toplumun önemli konularla etkileşimi üzerindeki etkisini vurgulamaktadır.