David Mitchell'in "Jacob de Zoet'in Bin Sonbaharı" adlı romanında dokunaklı bir fikir ortaya çıkıyor: Büyük değer taşıyan öğelerin genellikle fiziksel bir fiyat etiketi yoktur. Bu kavram, parasal terimlerle kolayca ölçülemeyen şeylerin gizli değerini vurgular. Bu tür öğeler duygusal önemi, kişisel anıları veya kültürel mirası temsil edebilir ve yaşamın en değerli yönlerinin çoğu zaman mali açıdan ulaşılmaz olduğunu vurgulayabilir.
Alıntı, gerçek değerin salt maliyeti aştığını ve materyalist bir toplumdaki değer algımıza meydan okuduğunu öne sürüyor. Değer verdiğimiz, herhangi bir fiyatlı emtiadan çok daha tatmin edici olabilecek soyut hazinelerin değerini bilmemizi hatırlatır. Mitchell, bu anlatı aracılığıyla okuyucuları değer verdikleri şeylerin ardındaki daha derin anlamları keşfetmeye teşvik ediyor.