Rousseau bazen yalnız kalmanın iyi olduğunu ve belki de doğalarımızın bu vesilelerle maksimum saflıkla geliştiğini düşündü.
(Rousseau thought it was good to be alone sometimes and that perhaps our natures flourished with maximum purity on those occasions.)
Rousseau, yalnızlığın bir bireyin doğası üzerinde olumlu bir etkiye sahip olabileceğine inanıyordu, bu da yalnız kalma anlarının kişisel büyümeye ve kendini keşfetmeye izin verdiğini gösteriyor. Bu sessiz zamanlarda, gerçek benlikleriyle daha derin bir şekilde bağlanabileceğini ve daha saf bir varoluş biçimine yol açabileceğini öne sürdü. Bu perspektif, yansıtmak ve gençleşmek için toplumsal dikkat dağıtıcı unsurlardan zaman ayırmanın önemini vurgulamaktadır.
Naslund'un "bolluğu" bağlamında, fikir yalnızlığın yaratıcılığı ve içgözlemi teşvik edebileceği fikriyle yankılanıyor. Günlük yaşamın gürültüsünden uzaklaşarak, bireyler düşüncelerini ve duygularını keşfetme, sonuçta kendilerini ve etrafındaki dünyayı anlamalarını zenginleştirme fırsatına sahiptir.