Sana bir fincan çay yapalım mı? Diye sordu. Bu, İngiltere, İskoçya ve başka yerlerde bu adalarda uygulanan krize klasik yanıttı. Su ısıtıcısı açılırsa duygusal kargaşa, tehlike, felaket bile çok daha fazla eşitlikle karşılaşabilir. Savaş ilan edildi! Büyük bir deprem oldu! Borsa çöktü! Gerçekten mi? Su ısıtıcısını giyeyim….
(Shall I make you a cup of tea? He asked. It was the classic response to crisis practiced throughout these islands-in England, Scotland, and elsewhere. Emotional turmoil, danger, even disaster could be faced with far greater equanimity if the kettle was switched on. War has been declared! There's been a major earthquake! The stock market has collapsed! Oh really? Let me put the kettle on….)
Krizler karşısında, ortak bir İngiliz tepkisi birisine bir fincan çay sunmaktır. Bu ritüel, stres ve duygusal kargaşayı yönetmek için bir başa çıkma mekanizması olarak hizmet eder ve bireylerin zor durumlarla bir dereceye kadar sakinlik ile yüzleşmesine izin verir. Savaş zamanı, doğal afetler veya ekonomik kargaşa olsun, su ısıtıcısını kaynatma eylemi, kaosun ortasında sembolik bir konfor ve normallik hareketi haline gelir.
Bu yanıt, rahatsız edici zamanlarda bile nezaket ve pratik eyleme öncelik veren kültürel bir tutumu yansıtır. Çay yapmanın basit eylemi teselli sağlayabilir, krizin ciddiyeti ne olursa olsun, hayatın zorluklarında gezinirken her zaman şefkat ve bir barış anı olduğunu gösterir.