Hiçbir zaman sıkıcılığa ya da sefalete yenilmedi. Hiçbir zaman hiçbir şeyi büyülemedi; yine de her şeydeki güzelliği gördü.
(She was never overcome by drabness or squalor. She never glamorized anything; yet she saw the loveliness in everything.)
"Prairie Fires: The American Dreams of Laura Ingalls Wilder"da Caroline Fraser, Laura Ingalls Wilder'ın hayata bakış açısının özünü yakalıyor. Yoksulluğun ve zor yaşam koşullarının sert gerçekleriyle yüzleşmesine rağmen Wilder, çevresindeki güzellikleri bulma konusundaki eşsiz yeteneğini sürdürdü. Görüşü, hayatının kasvetliliği veya kaba yönleri tarafından gölgelenmemişti; bunun yerine günlük deneyimlerdeki gerçek çekiciliği benimsedi.
Etrafındaki dünyayı romantikleştirmeden takdir etme yeteneği, Wilder'ın özgün bakış açısını ortaya koyuyor. Hayatın karmaşıklığını tanıdı ve tasvir etti, gerçekliğe bağlı kalarak hayatın basit sevinçlerini kutladı. Wilder'ın mirası, derin bir güzellik anlayışını yansıtıyor; kişinin zorlukları kabul etmesine rağmen hayatın her alanında var olan güzelliğe nasıl değer verebileceğini gösteriyor.