Bazen bir fırtına için yalnız kalıyorum. Her şeyin değiştiği tam bir fırtına. Gökyüzü bir saat içinde dört gün geçirir, ağaçlar bekler, küçük hayvanlar çamurda patlar ve her şey kararır ve tamamen vahşileşir.
(Sometimes I get lonesome for a storm. A full-blown storm where everything changes. The sky goes through four days in an hour, the trees wail, little animals skitter in the mud and everything gets dark and goes completely wild.)
"Bethlehem'e doğru eğilmekten" olan makalesinde Joan Didion, bir fırtınanın yoğunluğu ve kaosu için bir özlem ifade ediyor. Dönüştürücü bir deneyim arzusunu anlatıyor, normu bozan ve vahşilik duygusu getiren bir deneyim. Kargaşa'daki doğanın görüntüleri, sıradan olan dramatik bir değişim için özlemini yakalar.
Didion’un yansıması, sadece fiziksel değişimi değil, aynı zamanda derin kişisel ve toplumsal ayaklanmayı sembolize ederek duygusal ağırlıkların taşıdığı duygusal kiloların taşıdığını vurgular. Fırtınanın metaforu, yaşamın öngörülemezliğinin ve doğanın öfkesiyle derin insan bağlantısının güçlü bir hatırlatıcısı olarak hizmet eder.