Yalancı cezası, en azından inanılmadığı değil, kimseye inanamadığıdır.
(The liar's punishment is, not in the least that he is not believed, but that he cannot believe anyone else.)
George Bernard Shaw'un "İbsenizmin Özü" nde yazar, sahtekârlığın derin sonuçlarını araştırıyor. Yalan söylemenin gerçek sonucunun sadece başkalarının inanamayışının ötesine geçtiğini vurgular. Bunun yerine, yalancı acı çeker çünkü kendileri de dahil olmak üzere herkese güvenme yeteneğini kaybederler. İnanamama, gerçeklik algılarını bozar ve onları başkalarıyla gerçek bağlantılardan izole eder.
Shaw'ın içgörü, aldatmanın temel psikolojik etkisini vurgular. Bir yalancı, derin bir yabancılaşma duygusuna yol açan bir asıllama ağında sıkışıp kalır. Eylemleri sadece bütünlüklerini zayıflatmakla kalmaz, aynı zamanda güven kapasitelerine de zarar verir, sonuçta her ilişkinin gerçekliğini sorguladıkları yalnız bir varoluş yaratır. Gerçeğin ve güvenin doğası üzerine yapılan bu yansıma, insan etkileşimlerinin karmaşıklıkları ve sahtekârlıkla ilişkili ahlaki ikilemlerle yankılanır.