Hayatımızdan yarım dakika kaybettiğimizi bilmiyoruz ama bunu bir şekilde hissediyoruz, onun yokluğunu hissediyoruz. Bir şey eksik olduğunu düşünüyoruz. Ve böylece kaçırdığımız ve adlandıramadığımız şeyi özlemişiz ve bunun isteyerek - diğer her şey iyi ve kötü yükselir. Sizce bizi ilk etapta pencerelere götürüyor? Ruhunuzdaki özlem nedeniyle gözlerinizdeki ışık parlıyor. Ve ruhlarınızdaki özlem yükseliyor çünkü kayıp yarım dakikayı arıyorsunuz.

(We don't know that we've lost half a minute from our lives but we feel it somehow, we feel its absence. Something is missing, we think. And so we long for the thing we've missed and can't name, and out of that wanting - well, everything else rises, good and bad. What do you think leads us to the windows in the first place? The light in your eyes shines because of the longing in your soul. And the longing in your souls rises because you are looking for the lost half minute.)

by {Adam Gopnik}
(0 Yorumlar)

Adam Gopnik'in "Penceredeki Kral" da yazar, özlem ve kayıp kavramını yansıtıyor. Kaybettiğimiz anları doğrudan algılamamış olsak da, içimizde devam eden derin bir yokluk duygusu olduğunu öne sürüyor. Bu bilinmeyen boşluk bizi hayatımızdan eksik olanı aramaya iter, hem olumlu hem de olumsuz eylemlerimizi etkileyen bir arzuyu ateşleyerek.

Gopnik, bu iç özlemin genellikle pencerelerin dışına bakma eylemiyle sembolize edilen anlam ve tatmin aramaya yol açtığını öne sürüyor. Gördüğümüz ışık ve hissettiğimiz özlem iç içe geçmiş, çünkü her ikisi de kaybettiğimize inandığımız şeyle yeniden bağlantı kurmak için doğal bir arzuya işaret ediyor. Böylece, duygusal deneyimlerimiz ve arayışlarımız, bu zor "kayıp yarım dakika" arayışında derinden kök salmıştır.

Stats

Kategoriler
Author
Votes
0
Page views
35
Güncelle
Ocak 23, 2025

Rate the Quote

Yorum ve İnceleme Ekle

Kullanıcı Yorumları

{0} yoruma göre
Yıldız
0
Yıldız
0
Yıldız
0
Yıldız
0
Yıldız
0
Yorum ve İnceleme Ekle
E-postanızı asla başkalarıyla paylaşmayacağız.
Daha Fazlasını Gör »

Popular quotes

Taffy. Taffy hakkında düşünüyor. Şimdi dişlerini dışarı çıkaracağını düşünüyor, ama onunla yemek demek olursa, her neyse onu yiyecektir.
by {Mitch Albom}
Küçük kasabalar metronom gibidir; En ufak bir hareketle, vuruş değişir.
by {Mitch Albom}
Bakın, eğer bilimin eninde sonunda Tanrı'nın olmadığını kanıtlayacağını söylüyorsanız, bu konuda farklı olmalıyım. Ne kadar küçük bir kurbağa yavrusuna, bir atoma kadar götürseler de, arayışın sonunda her zaman açıklayamadıkları bir şey, her şeyi yaratan bir şey vardır. Ve diğer tarafa ne kadar gitmeye çalışırlarsa çalışsınlar - yaşamı uzatmak, genlerle oynamak, şunu klonlamak, şunu klonlamak, yüz elliye kadar yaşamak - bir noktada hayat biter. Peki sonra ne olur? Hayat ne zaman sona erer? Omuz silktim. Anlıyorsun? Arkasına yaslandı. Gülümsedi. Sona geldiğinizde, Tanrı'nın başladığı yer burasıdır.
by {Mitch Albom}
Benim yerime senin ölmen gerektiğini söylüyorsun. Ama dünyada bulunduğum süre boyunca benim yerime de insanlar öldü. Bu her gün oluyor. Siz gittikten bir dakika sonra yıldırım düştüğünde veya içinde olabileceğiniz bir uçak düştüğünde. Meslektaşınız hastalandığında ve siz hastalanmadığınızda. Biz bu tür şeylerin rastgele olduğunu düşünüyoruz. Ama her şeyin bir dengesi var. Biri solar, diğeri büyür. Doğum ve ölüm bir bütünün parçalarıdır.
by {Mitch Albom}
Doğum ve ölüm arasında çok fazla can alıyoruz. Çocuk olmak için bir hayat. Yaşlanacak bir hayat. Gezmek, yerleşmek, aşık olmak, ebeveyn olmak, vaatlerimizi test etmek, ölümlerimizi gerçekleştirmek ve bazı şanslı durumlarda, bu farkındalıktan sonra bir şeyler yapmak için bir hayat.
by {Mitch Albom}
Sorun görünümünde gergin olma eğilimim var. Tehlike yaklaştıkça daha az gerginleşirim. Tehlike el altında olduğunda, şiddetli bir şekilde şişerim. Saldırganımla boğuşurken, korkmadan ve çok az yaralanma düşüncesiyle bitirmek için savaşıyorum.
by {Jean Sasson}
Ancak mürekkep fırçasının bir mahkumun zihninin iskelet anahtarı olduğunu düşünüyor.
by {David Mitchell}
Yalan söylemek var," diyor annem, talimatları yazdığı zarfı çantasından çıkarırken, "ki bu yanlış, bir de doğru izlenimi yaratmak var ki bu da gerekli.
by {David Mitchell}
Rahibe dedi ki, dili affedebilirim. Annene müstehcen bir jest yapmanı affedebileceğimden emin değilim. Holland, "Onu tanıyor olmalısın," dedi. Eğer onu tanısaydın sen de ona parmağını verirdin.
by {John Sandford}
Sınırlı insanların elindeki sınırsız güç her zaman zulme yol açar.
by {David Mitchell}