Bir şehrin özü, dış özelliklerinde veya maddi eşyalarında değil, sakinlerinin karakteri ve ahlaki kalitesinde yatmaktadır. Gerçek güzellik ve değer, insanların günlük yaşamlarında geliştirdiği ve gösterdiği erdemlerden gelir. Bu, bir topluluğun gücünün ve çekiciliğinin vatandaşlarının bütünlüğü ve etik davranışlarıyla derinden bağlı olduğu fikrini yansıtır.
Bu perspektif, bireyleri kişisel gelişim ve erdemli yaşama odaklanmaya teşvik eder, bu da bir şehrin büyüklüğünün onu eve çağıranların iç niteliklerinden kaynaklandığını düşündürmektedir. Bir şehir, insanları nezaket, adalet ve bilgelik gibi değerleri somutlaştırdığında, insan erdeminin toplumun genel refahı üzerindeki derin etkisini vurgulayarak gelişir.