Leonard Cohen'in okuma listesinden Albert Camus, Defterler, 1935–1951'den burada karşımıza çıkıyor: Seyahate değer veren şey korkudur. Gerçek şu ki, kendi ülkemizden bu kadar uzaklaştığımız bir anda... belirsiz bir korkuya ve eski alışkanlıklarımızı korumaya yönelik içgüdüsel bir arzuya kapılıyoruz. Bu, seyahatin en belirgin faydasıdır. O anda ateşliyiz ama aynı zamanda geçirgeniz, öyle ki en ufak bir dokunuş bizi varlığımızın derinliklerine kadar titretiyor. {vurgu eklendi}
(Albert Camus, from Leonard Cohen's reading list, makes an appearance here, from Notebooks, 1935–1951: What gives value to travel is fear. It is the fact that, at a certain moment, when we are so far from our own country … we are seized by a vague fear, and an instinctive desire to go back to the protection of old habits. This is the most obvious benefit of travel. At that moment we are feverish but also porous, so that the slightest touch makes us quiver to the depths of our being. {emphasis added})
"Pervasız Kız: Joni Mitchell'in Portresi"nde David Yaffe, Albert Camus'ten bir alıntıdan yararlanarak seyahatin özünü ve korkuyla olan doğasında var olan bağlantısını araştırıyor. Seyahatin gerçek değerini, tanıdık bir çevrenin yokluğu sayesinde kazandığını, bunun da huzursuzluk duygusu ve ev konforuna duyulan özlemi uyandırdığını ileri sürüyor. Bu duygusal tepki, köklerimizden uzaklaşmanın farkındalığımızı ve deneyimlerimize karşı duyarlılığımızı nasıl derinleştirebileceğini vurguluyor.
Bilinmeyene doğru yola çıktığımızda, artan hassasiyet durumumuz çevremizde derin tepkilere yol açabilir. Bu sayede korku ve özlem birleşerek mekanlarla ve anlarla daha yoğun bir şekilde bağ kurmamızı sağlıyor. Bu ikilik, seyahatlerimiz sırasında hem kendimize hem de dünyaya dair anlayışımızı şekillendirmede kritik bir rol oynuyor ve bu tür deneyimlerin, zorluklarına rağmen kişisel gelişim açısından çok değerli olduğu fikrini güçlendiriyor.